Bilsam Logo

Bir de Dogu ve Güneydogu’dan bakalim

Bir de Dogu ve Güneydogu’dan bakalim | Bilgi Yolu Egitim Kültür ve Sosyal Arastirmalar Merkezi | Bilsam.Org

      Egitim sistemindeki 4+4+4 düzenlemesinin TBMM'ndeki tartismalarini ve nihayetinde yasalasmasinin yansimalarini sempozyum ve konferanslar için birer gün arayla bulundugum Malatya, Elazig ve Diyarbakir'dan izliyorum. Öncelikle sunu söylemeliyim ki, halkin bu yasanin içerigi konusunda bilgsiz oldugu ve bu konunun oldu-bittiye getirildigine dair söylenenlerin burada hiç bir karsiligi yok.

Aksine, görüsebildigim, konusabildigim, dinleyebildigim halkin bütün kesimleri olup bitenleri çok yakindan takip ediyor, yapilan düzenlemenin içerigine sanilandan çok daha fazla vakif. Bir kaç istisna disinda düzenlemeye yönelik olaganüstü bir destek var ve bu düzenlemenin akabinde Basbakan Erdogan'in Meclis'te yaptigi tesekkür ve degerlendirme konusmasi da büyük bir takdirle karsilanmis. Erdogan'in bu düzenlemeyle liderligini bir kez daha pekistirmis oldugu bu vesileyle güçlü bir biçimde hissediliyor. Gözü yasararak ellerini açip basbakana hayir duada bulunan çok sayida insan gördüm.

Bu arada özellikle MHP'li ve BDP'den düzenlemeye destek veren milletvekillerine tesekkür edisinin ayri bir takdirle karsilandigini söyleyebilirim.

Malatya'da BILSAM'in düzenledigi "Küresel Degisimin yönü: Kaos mu adalet mi?" baslikli iki gün süren uluslararasi sempozyum halkin yogun ilgisi ve katilimiyla gerçeklesti. Yurttaki adalet perFormansina paralel olarak Türkiye'de insanlarin küresel düzeyde de adalet talepleri ve arayislarinin ilginç bir arayisina sahne oldu sempozyum. Kuskusuz adaletin alternatifi her zaman kaos degildir ve kaos bazen adaletin saglanmasi için düzene tercih edilmesi gereken bir durumdur da. Çünkü nice saglam görünen veya yasanan düzenler büyük adaletsizliklere dayanabiliyor. Eskisiyle yenisiyle dünyanin düzenleri hep adaletsizliklere dayanmis ve adalet talepleri de derin krizleri gerektirmistir. Bu tartismalar esliginde gerçeklesen sempozyumda Alev Erkilet, Ömer Çaha, Mehmet Altan, Halilullah Rasuli, Ahmet Ertürk gibi isimlerin konusmalari tam bir düsünce ziyafeti yasatti.

Elazig'da da Milel Nihal Dergisi-Derneginin düzenledigi, Arap Bahari'nin nedenleri ve sonuçlari üzerine dernegin kurucularinin konusmaci olarak katildigi panelde konusmacilardan ziyade panele halkin yogun katilim düzeyi ve sorulari dikkat çekiciydi. Prof. Osman Özcan'in baskanliginda, Sinasi Gündüz, Alparslan Açikgenç ve Mahfuz Söylemez'le birlikte gerçeklesen panelde Arap Bahari'na yönelen ilgi aslinda daha ziyade, büyük ölçüde Türkiye'nin yeni dünyanin gelismeleri karsisindaki durumunu, konumunu anlamaya dönük. Anadolu sehirlerinde siyasete, özellikle dis siyasete ve dünyanin gidisatina yönelik bu ilgi ve heyecan her yönüyle dikkat çekici.

KÜRT SORUNUNA HAPSOLAN KÜRT SIYASETI

Malatya ve Elazig'dan sonra benzer bir etkinlikle Diyarbakir'a gidince siyasetin ilgi alaninda da muhtevasinda da yaklasim tarzinda da önemli farklari sicagi sicagina tespit etmek mümkün olabiliyor.

Diyarbakir'da da siradan halkin gündeminde egitimle ilgili düzenleme hiç de yabana atilmayan bir yer tutuyor. Bu konuda hükümetin ve BDP'lilerden yasaya destek veren milletvekillerinin tutumu açikça onaylaniyor, destek vermeyenlerin tutumu ise yadirganiyor. Referandumdaki boykot uygulamasi gibi bu da açiklanmakta zorlanilan bir konu, ancak bu sefer BDP'nin bölünmüs olmasi durumu nispeten kolaylastiriyor.

Siradan halkin disinda, siyasete daha fazla angaje olan kesimlerin yaklasiminda ise giderek fazla hissedilen bir sorun göze çarpiyor. Ortadogu'da Arap Bahari yasaniyor, Türkiye'de bir dizi demokratiklesme adimi atiliyor, 4+4+4 düzenlemesi yapiliyor, dünyada bir sürü gelisme oluyor, ama buranin siyasi elitleri bütün bu meselelere bigane ve mesafeli kaliyor. Bunlar için Kürt meselesine dogrudan temas etmeyen hiç bir gelismenin veya hiç bir siyasetin hiç bir önemi yok. O yüzden AK Parti'nin bütün icraatlari sonuçta sadece Kürt sorununa dair neler getirdigi penceresinden bakilarak degerendiriliyor.

Açikçasi bu durum Kürt siyasetinin Kürt sorununun içine hapsolmasini beraberinde getiriyor ve siyasetin baska herhangi bir sektörüne onu asiri ilgisiz, hatta yabanci hale getiriyor. Bu da Kürt siyasetini kisirlastiran bir etki yapiyor. Ne yazik ki, bu durumdan Islamci Kürtler de kendilerini kurtaramiyor ve Islam gibi derin ve genis bir dünya ve siyaset ufku bu tercihin etkisi altinda siglasip daralabiliyor. Oysa Müslüman Kürtlerin hem Kürt sorununun çözümünü içerecek hem de bu bölgeye de ülkenin geri kalan kisimlarina da söyleyebilecekleri çok daha fazla sey olmali.

Bu arada son operasyonlarin baris konusunda çok karamsar bir hava olusturmus oldugunu ve hükümet ne kadar aksini savunsa da halkta "doksanlara dönüs" algisini olusturup besledigini de kaydetmek gerekiyor.

Dogrusu, hükümetin su gerçegi bir kez daha görmesi gerekiyor: Terör, teröristleri öldürmekle bitmiyor. Aksine yeserdigi zemini daha da besliyor.

Su veriler gerçek anlamda sosyolojik gözlemlere dayaniyor: Aileler çocuklarinin daga çikmasini asla istemiyor. Üstelik daga çikanlarin aileleri de çocuklarini geri getirmek için ellerinden geleni yapmaya çalisiyor. Ancak nasil anlasilirsa anlasilsin hiç önemi yok, bu aileler, hem bu esnada hem de çocuklarinin ölüsü geldiginde çocuklarinin davasina daha fazla sahipleniyor, giderek örgütün dogal ve kopmaz parçalari haline geliyorlar. Örgüt de bunu biliyor, görüyor ve her siddet içerikli olayin eninde sonunda kendisine çalisacagini hesapliyor. Bir kaç Kürt çocugu daha ölmüs, umurunda degil, nasilsa kalan saglar onun oluyor.

Sadece buradan ilerlersek bile bu yolun bizi selamete götürmeyecegini anlariz.






YAZARIN DİĞER YAZILARI


E-Posta Listesi

Günün SÖZÜ

 
Bilgi Yolu Eğitim Kültür ve Sosyal Araştırmalar Merkezi
© 2009-2024 - Tüm Hakları Saklıdır. Bilsam.Org | Sistem:UmutDenizi Web