Bilsam Logo

Ana Sayfa » " Gerçekle Hayal Arasinda Bir Sehir Tasavvur Etmek "

" Gerçekle Hayal Arasinda Bir Sehir Tasavvur Etmek " | Bilgi Yolu Egitim Kültür ve Sosyal Arastirmalar Merkezi | Bilsam.Org
BILSAM tarafindan düzenlenen ?Geleneksel Kültür Kusagi Konferanslar Dizisi? nin bu haftaki konugu ?Gerçekle Hayal Arasinda Bir Sehir Hayal Etmek? konusuyla Inönü Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi Ögretim Görevlisi Dr.Mehmet ULUKÜTÜK idi. Malatya Il Özel Idare Salonu?nda düzenlenen konferans yogun bir katilimla gerçeklesti.


 

 

 

 

 

      Sehri, teknik bir konu olmaktan çikararak düsüncenin konusu haline getirmeye çalisacagini  çünkü mimarinin zihniyetle yakindan alakali oldugunu ,mimarinin/imarin sadece mühendislere , mimarlara,siyasetçilere birakilacak bir konu olmadigini,sehir hermeneutiginden yola çikilarak bir siyaset hermeneutigi ve mimari ikonografi yapilabilecegini ifade eden Dr.Mehmet ULUKÜTÜK sözlerine söyle devam etti:

 

 

      Imar kelimesi ‘ insanin kendine bir mekanda yer açmasi’ olarak tanimlanir.Dünyadaki diger varliklar yer kaplayan varliklarken insan, kendine yer açan bir varliktir.Mimari iste tam da bu anlamda bir mekana ömür biçmek, yasamda bir yer açmaktir.Dolayisiyla mimari insani diger varliklardan ayiran ve insanin kendisine dünyada bir yer açma çabasi olarak anlasilmalidir. Mimarisi olmayan hiçbir sehir yoktur.Çünkü bir sehrin sehir olmasi mimarisinin olmasina baglidir.

 

      Mimarinin ikonografisini çikarmak ‘mimari eserleri nasil yorumlayabiliriz?’ sorusunu sormaktir.Sehirdeki mimari yapilarin zihniyet dünyasiyla iliskiye girmektir.Bu iliskiye girilmedigi takdirde mimaride yer kaplariz.Modern dönemde insanin kendine bir mekan açtigi ve zihniyetini yansitan bir mimariye izin verilmemekte ve mimari insandan bagimsiz bir sekilde  yapilmaktadir.

 

 

      Mimari eserler dört türlü okunabilir:

      -Harfi okuma: yapinin somut varligiyla yüzlesmek demektir.Günümüzde biz mimarimizde somut dünya ötesine geçemedik harfi düzeyde  kaldik.

     -Etik  okuma: yapinin insana ahlaki görevler yükleyen nitelikte olmasi. Modern dönemde yapilan eserler insana herhangi bir ahlaki görev yüklememektedir.

     -Alegorik okuma:yapinin temsil ettigi sembolün ne oldugunun anlasilmasi demektir. Bu okuma tarzi Decartes’ten beri ifade edilen ‘Açiklik’ ilkesinin mimariye yansimasidir.Günümüzde tüm binalarin  hangi amaçla yapildiklari hemen ortaya çikmaktadir.Akla ‘Bir eserin açik olmasinin  ne mahzuru var?’ sorusu gelebilir.Bir mimari eser insani yorumlamaya sevk etmiyorsa o eser sanat eseri olamaz.Eger bir eser yorumlanmaya izin vermiyorsa  yapidir/binadir.Dolayisiyla mimari taslasmis bir müzikse her mimari eserin içinde kendisini gizleyen bir anlami olmalidir.Bir sehrin mimarisi, üzerinde gizli anlamlar tasimiyorsa o sehrin insanlarinin da yorumlanacak düsünceleri yoktur demektir. Eger yapinin söyledigi/isaret ettigi bir sey yoksa binalara mimari eser denemez.

      -Anolojik okuma: Yapinin metafizik düzlemde  bir seyleri isaret etmesidir.

      Bir sehrin mimarisini bu dört anlamdan yola çikarak yorumlayamiyorsak  o sehir insani düsüncenin bir konusu da olamaz.Türkiye de sehirler sadece harfi düzeyde  yorumlanacak sekilde insa ediliyor. Mimariden yola çikarak baska bir noktaya kanat açmak imkani vermiyor.

      Turist bakis açisi hayran bakis açisidir, yorumlamaz. Sehrin metafizik dokusu kaybolunca turistik nesne olur.Sehrin metafizik fisiltilari olmalidir.

 

 

      “Es-siyasetu’l medeniye” sehrin, yönetimin konusu olmasi: Dinler ,Felsefe ve etik sehirde meydana gelir.Sehrin olmadigi bir yerde sistematik bir dünya görüsünden bahsetmek mümkün degildir.Tehzibu’l ahlak(üstün ahlak),tedbiru’l menzil (aile ahlaki) saglandiktan sonra siyasetü’l medeniye gerçeklesir.Dolayisiyla sehrin yönetimi basit bir belediyecilik konusu degildir.Sehir, insanlardan bagimsiz belediyeciligin ve siyasetin nesnesi olmaktan çikarilmalidir.Sehir siyasetini siyasal hermenutik baglaminda ele almak gerekmektedir.Siyasetin yorumun merkezi haline gelmesi ne demektir?

 

      Yazar-Yönetici;       metin -Siyasal yönetim biçimi ;     okuyucu-halk

      Bir toplumun gelismislik düzeyi metninin yoruma açik olmasiyla dogru orantilidir.Bir yönetim biçimi hep muhkem kurallar koyuyorsa insana yorumlama alani birakmiyorsa insani bir yönetim biçimi degildir.Siyaset ya kati belirlenimler altinda ya da ucu açik öznel yorumlara terk edilmis durumdadir.

 

      Islam Gelenegi’nde Ibni Bacce,Ibni Tufeyl ve Ibni Sina  siyaset felsefecileri “yönetici-yönetim biçimi ve halk arasinda asgari anlama düzeyi nasil yakalanir?” sorusuna cevap aramislardir.

 

   Ibni Sina: Sehirde kaçinilmaz olarak yorumlar çatismasi söz konusudur.Çözüm ise ortak bir dil olusturmaktir.Bu dili olusturabilenler peygamberlerdir. Peygamberler bu ortak dili üç unsur arasinda asgari anlam düzeyinde amaçlilik seviyesine getirmislerdir.

 

 

      Ibni Bacce:Sehirde yönetici-yönetim biçimi ve halk arasindaki çatismalarin çözülmesi zorunlulugu yoktur.Sehir felsefenin önüne açilan bir kapi hem de felsefenin önünü kapatan bir duvar gibidir.Kisi sehirde felsefi anlam ufkunu yakalamiyorsa  sehirden uzaklasmalidir.Sehir hem felsefi faaliyeti kapatan hem de insana yeni bir dünya açan paradoksal bir nitelige sahiptir.

 

      Ibni Tufeyl: Tabiat Hayy’in zihninde bir aynadir.Bu ayna her zaman yaraticiya/hakikate isaret eder.Sehirdeki insanlar hep zanni bilgilerle yasamlarini sürdürürler.Bu nedenle Hayy tekrar adasina döner ve sehrin hakikatleri örten sartlarindan uzaklasir.Çünkü sehirde kisinin bireysel derinligini kaybettirecek herkeslesmek tehlikesi vardir.

 

      Herkesin üzerinde anlastigi bir dil arzusu öznelligi asgari düzeye indirerek gerçeklestirilebilir.

      Sehrin hermeneutiginin yapilmasi düsünce gelenegi açisindan dünyada henüz yeni bir faaliyettir.Bir sehri yorumlamanin temel kosulu sosyolojik,demografik,cografik bilgiler yiginindan kurtulmaktir.Sehri oldugu haliyle ve külli bir tarzda anlamaya çalismaktir.Sehri su yedi ilkeden yola çikarak anlayabiliriz:

      -Sanayi ve Tarim: Sehrin içinde yer aldigi gevsek mekani anlamak demektir.Sanayi,doganin dogalligini alip dogaya dogal olmayan görevler yüklemek demektir.Sehirler dogalligi bozuyorsa insani anlamlara yer birakmiyorsa  o sehir insanilikten uzaklasiyor demektir.Insan hem dogayi kullanan hem de dogaya bagimli bir varliktir.Sanayi faaliyeti ne kadar büyürse büyüsün insani dogadan koparamaz.

      -Tarih kalintilar ve kültürel miras:Sehirlerdeki tarihi yapilar sehrin hafizasidir.Eger bir sehrin tarihi yoksa ya da yok edilmisse o sehrin geleceginin üzerine bina edilecegi simdisi yok demektir.

     -Yorum zenginligi açisindan: Bir yerde farkli unsurlarin olmasi ve bu unsurlarin aralarinda asgari anlam düzeyine ulasarak birlikte yasadiklari yer sehir olma niteligine sahiptir.

      -Seküler ile  dini hayat tarzlarinin bulusma noktalari: Açiklik ve sembolizm ancak sehirde bir arada  olabilir.Günümüzde ise seküler (açik) yapilar,  dini(sembolik) yapilari tasallut altina almistir.

      -Ilmi/Bilimsel yapilari:Egitim kurumlari sehrin zihniyetinin rekleftif  yapilaridir.

      -Yöresel müzikler: Sehrin müzigi o sehrin dinamizmini de yansitir.Bir sehrin yasami ne kadar hareketliyse müzigi de o kadar hareketli olur.Müzikler sehrin antropolojik yönünü de gösterir.

  -Sehir belediyeciligi/planlamaciligi:Sehrin mimarisinin anlamli bir bütün olusturabilmesi sehri insa eden zihniyetin bütünlügüne baglidir.Ülkelerin/sehirlerin zihniyetleri mimarilerine yansir. Çünkü Entellektüel dünyada saglanan bütünlük mimariye birebir yansimaktadir.

 

 

     Bir sehir hermeneutiginden yola çikilarak siyaset hermeneutigi ve mimari ikonografi yapilabilir.Dünyada yer açamiyorsak bir izimiz bir iddiamiz yok demektir.Bu gün sehirlerde yer kapliyoruz yer açmiyoruz.Mesele ekonomik kaygilardan dolayi zihniyetimizi dünyaya yansitamama meselesi degildir.Aksine zengin olanlar  mekanda yer açan degil en fazla yer kaplayan kisiler haline geliyor.Turgut Cansever mekanda yer açma ile yer kaplama iliskisini tevhid üzerinde anlatir.Tarihte ilk kez Müslümanlar tevhidi salt inanç düzleminden çikararak mimariye dolayisiyla sehre yansitmislardir.Tevhit salt inanç düzleminde birakilirsa köylü bir tevhit inanci olacaktir.Bu yüzden Istanbul 1453’ten ziyade esas “mimari tevhidi”ni yakaladiginda fethedilmistir. Bu gün de Istanbul’un ve Müslümanlarin yasadigi bütün sehirlerin “ mimari tevhid” saglanarak fethedilmesi gerekmektedir.Sehirlerimiz tevhidi anlamda fethedilmemis sehirlerdir.Mimarisini zihniyetimize yabanci  olanlarin  yaptigi içinde yer kapladigimiz sehirlerde yasiyoruz.Inancin mimari fethini gerçeklestirmek  mimarinin de tevhidi fethini gerçeklestirmekle tamamlanacaktir.Sehri düsüncenin konusu haline getirirsek, külli bir tarzda hikmete uygun yorumlayabiliriz. Ayri uzmanlik dallarina birakmadan sehri, sehirde yasayan insanlarin düsünce konusu haline getirmeliyiz.Böylece gerçekle hayal arasinda o kapatilamayan gedigi asabilir ve zihniyetimizi yansitan bir sehir insa edebiliriz. 

 

      Dr.Mehmet ULUKÜTÜK konferansin soru cevap kisminda mimaride adaletin saglanmamasi ,kum çimento ve demirin dengeli bir sekilde kullanilmamasinin 1999 depreminde aci  verici kayiplari yasamamiza neden oldugunu; bu gün ideal bir evin merhum Turgut Cansever’e göre 90 m, müstakil, 20/25 m bahçesi olan ve mutfak penceresi bahçeye bakan sekilde tasarlanmasi gerektigini; bir yerde dini bir yapinin olmasinin o yerde tevhidin saglandiginin göstergesi olmadigini ifade etti.

 

      Programin sonunda günün ansina Dr.Mehmet ULUKÜTÜK’e  Tabipler Odasi Baskani Ali YALÇIN tarafindan plaket ve kayisi takdim edilirken, bir sonraki hafta “21.yy’da Türkiye ve Demokrasi” konusuyla SDP Baskani Ayhan OGAN ile Gazeteci Ahmet KEKEÇ’in  konuk olacagi katilimcilara duyuruldu.

 

 

 

 

 

 

 

Eklenme Tarihi : 18.12.2013





E-Posta Listesi

Günün SÖZÜ

 
Bilgi Yolu Eğitim Kültür ve Sosyal Araştırmalar Merkezi
© 2009-2024 - Tüm Hakları Saklıdır. Bilsam.Org | Sistem:UmutDenizi Web