Bilsam Logo

Aile Içi Iletisim

Aile Içi Iletisim | Bilgi Yolu Egitim Kültür ve Sosyal Arastirmalar Merkezi | Bilsam.Org

       Insan iletisim kurarak sosyal varlik oldugunu ortaya koyar. Bu anlamda iletisim insan olmanin dogal bir sonucudur. Bireysel, örgütsel ve toplumsal iliskilerin temelinde iletisim vardir. Ögrenmek, ögretmek; anlamak, anlatmak; etkilemek, etkilenmek; sevmek, sevilmek vb birçok amaç için iletisim kurariz.

Insan iliskilerinin vazgeçilmez bir unsuru olan iletisim, örgütsel ve toplumsal faaliyetlerin sürdürülmesi için de zorunludur. Insan evinde, isinde caddede, sokakta, pazarda gün boyu iletisim halindedir. Iletisim; konusmak, yazmak, dinlemek, sohbet etmek, vücut dilini kullanmak, tartismak, yazmak vs hepsini kapsayan bir olgudur. Bu yönüyle iletisim yasamsal bir zorunluluktur. Hatta bir ortamda bir sey yapmamak veya susmak bile bir mesajdir, bir davranis tarzidir ve bir anlam tasir.

Örgütsel yapilar, bireylerin tek baslarina basaramayacaklari amaçlarin, kolektif bir çabayla basarilmasi amaciyla olusturulur. Örgütsel unsurlarin bir araya getirilip, organize edilmesi ve belli bir hedef dogrultusunda yönlendirilmeleri iletisime baglidir. Etkin bir iletisim, tüm yönetim faaliyetleri için hayati bir öneme sahiptir.

Iletisim sadece insanlarla kurulmaz çevremizdeki bütün canlilarla hatta bütün tabiatla kurulur. Bu hususta Kizilderili Reis Seattle'in topraklarini satmasi için kendisine mektup gönderen ABD baskani Franklin Pierce'e yazdigi cevaba bir göz atmak anlamli olacaktir.

“Beyaz Saraydaki Büyük Beyaz Reis!

Beyazlar için bir parça topragin ötekinden farki yoktur. Beyaz adam, topraktan almak istedigini almaya bakar ve sonra yoluna devam eder. Çünkü toprak, beyaz adamin dostu degil, düsmanidir. Beyaz adam, topraktan istedigini alinca baska serüvenlere atilir. Beyaz adam anasi olan topraga ve kardesi olan gökyüzüne, alinip satilacak, islenecek, yagmalanacak bir sey gözüyle bakar. Onun bu ihtirasidir ki; topraklari çöllestirecek ve her seyi yiyip bitirecektir. Oysa biz, topragi, dereleri ve irmaklari, kardesimiz gibi severiz. Siz de ayni sevgiyi gösterebilecek misiniz bu kardeslerimize?

Beyaz adamin kurdugu kentleri anlayamiyoruz, bu kentlerde huzur ve baris yoktur. Beyaz adamin kurdugu kentlerde çiçegin taç yapraklarini açarken çikardigi sesler, bir kelebegin uçarken çikardigi kanat sesleri duyulmaz. Belki vahsi oldugum için anlamiyorum; ben ve halkim için önemli olan seyler oldukça baska. Insan; bir su birikintisinin çevresinde toplanmis kurbagalarin, agaçlardaki kuslarin ve doganin seslerini duymadikça, yasamin ne anlami, ne degeri olur?

Biz Kizilderililer, bir su birikintisinin yüzünü yalayan rüzgârin sesini ve kokusunu severiz. Çam ormanlarinin kokusunu tasiyan ve yagmurlarla yikanip gelmis meltemleri severiz. Hava önemlidir bizler için. Agaçlar, hayvanlar ve insanlar ayni havayi solur. Beyaz adam için bunun da önemi yoktur. Ancak size bu topraklari satacak olursak; havanin temizligine önem vermeyi de ögrenmeniz gerekecek.

Toprak satmamiz için yaptiginiz öneriyi inceleyecegim. Eger önerinizi kabul edecek olursak; bizim de bir kosulumuz olacak. Beyaz adam, bu topraklar üzerinde yasayan tüm canlilara saygi göstermeli. Yaylalarda cesetleri kokan binlerce yaban sigiri gördüm. Beyaz adam, trenle geçerken vurup vurup öldürüyor. Dumanlar püskürten demir atin bir yaban sigirindan daha degerli olduguna aklim ermiyor. Biz Kizilderililer, yalnizca yasayabilmek için öldürürüz hayvanlari... Tüm hayvanlari öldürecek olursaniz, nasil yasayabilirsiniz? Canlilarin yok edildigi bir dünyada, insan ruhu yalnizlik duygusundan ölür gibi geliyor bize. Unutmayin; bugün canlilarin basina gelen, yarin insanin basina gelecektir. Çünkü bunlar arasinda bir bag vardir. Su gerçegi iyi biliyorum: Toprak insana degil, insan topraga aittir. Ve bu dünyadaki her sey; bir ailenin bireylerini birbirlerine baglayan kan gibi ortaktir ve birbirine baglidir. Bu nedenle de; dünyanin basina gelen her felaket, insanoglunun da basina gelmis demektir.

Bir gün bakacaksiniz; gökteki kartallar, daglari örten ormanlar yok olmus yaban atlari evcillestirilmis ve her yer, insanoglunun kokusuyla dolmus. Iste o gün, insanoglu için yasamin sonu ve varligini sürdürebilme savasinin baslangici gelip çatmis olacak.

Bildigimiz bir gerçek daha var: Sizin Tanriniz, bizimkinden baska bir tanri degil. Ayni Tanrinin yaratiklariyiz. Beyaz adam, bir gün belki bu gerçegi anlayacak ve kardes oldugumuzun farkina varacaktir. Siz, Tanrimizin baska oldugunu düsünmekte özgürsünüz. Ama hepimizi yaratan Tanri için, Kizilderili ile Beyazin arasinda fark yoktur. Ve Kizilderili gibi Tanri da, topraga deger verir. Topraga saygisizlik, Tanrinin kendisine saygisizliktir. Beyaz adami bu topraklara getiren ve ona, Kizilderiliyi boyunduruk altina alma gücü veren Tanrinin yazgisini anlayamiyorum. Tipki, yaban sigirlarinin öldürülüsünü, ormanlarin yakilisini, topragin kirletilisini anlayamadigim gibi...” (D. Cüleloglu, Mis Gibi Yasamlar)

Asagidaki alintilarda degerli iletisimci D. Cüceloglu’nun ayni eserinden;

“Yer Sanliurfa’nin Süleymaniye Meydani. Tarih 26 Subat 1996. M.T. adli 14 yasindaki ergen, akrabasi S.G. adli 17 yasindaki kizi önce karnini deserek daha sonrada bogazini keserek öldürüyor. Meydandaki herkes korku dolu gözlerle olayi seyrediyor. Kiz hastaneye götürülüyor ama kurtarilamayarak ölüyor. Otopsi raporu, nefes borusu kesilmesinden ve kan kaybindan öldügünü söylüyor. Cenazede ne annesi, ne babasi ne de yakinlari var.

S.G. nin öldürülme sebebi uyarilmasina ragmen evde durmamasi çarsiya pazara gidip dolasmasi… Aile meclisi toplaniyor ve bu yüz karasi ise bir son vermek istiyor. Yasi küçük oldugu için bunu M’nin yapmasina karar veriliyor. Olayi görenlerin çogu mahkemede olayi görmediklerini söylüyorlar. Katil infaz yasasi geregi 2 yil 9 ay yatip çikiyor... S güçsüzdü, onu koruyacak kimsesi yoktu ve toplum elbirligiyle yok etti onu.”

“Yer Diyarbakir hayvan pazari… Bir gebe manda, satisa çikarildigi pazarda sahibinin elinden kaçar. Tepesi atan sahip, mandayi yakalar ve bir daha kaçmasin diye mandanin iki arka ayagini keser ve sonrada mandanin karnini yararak yavrusunu çikarir.

Yerel halktan ya da yerel kurumlardan hiçbiri sikâyette bulunmaz. Çevre Bakanliginin suç duyurusu üzerine Cumhuriyet Savciligi sorusturma baslatir ve TCK’nin 577’nci maddesi geregi 1800 YTL ceza gelir. Fakat ne hikmetse savcilik saniklari bir türlü bulamaz ve bu komik ceza da infaz edilemez.”

“ABD’de Boston Üniversitesinde yapilan bir arastirma, kocasiyla iletisim kurmayip sorunlarini içine atan kadinlarin ölüm riskinin 4 kat arttigini ortaya koydu. Daha önce yapilan arastirmalarda esi ölen kisilerin erken öldükleri kanitlanmisti. Ancak ilk defa iletisimsizlik nedeniyle ölüm riskinin arttigi ortaya konulmus oldu”.

“2000 yilinda Karaköy Genelevinde yapilan bir arastirmada genelev kadinlarinin %90’inin çocukken sürekli dövüldügü ve cinsel istismara ugradigi ortaya konulmustur”.

Sanirim bunlar üzerine çok sey söylemeye gerek yok…

Günümüzde aklimiz gereginden fazla mesgul olmamasi gereken konularla mesgul. Duygularimiz açliktan ölmek üzere. Degerli egitimci I. H. Baltacioglu’nun dedigi gibi “Bu millet kitapsizliktan degil, duygusuzluktan ölecek”.

Son olarak Sakarya Kuzuluk’da katildigim bir sempozyum sirasinda degerli egitimci Necla Koytak Hanimefendiden dinledigim bir arastirma sonucunu aktararak tamamlamak isterim bu yaziyi.

Anne babalarin çocuklardan en çok hangi özellikleri beklediklerine dair uluslar arasi bir arastirma yapilir. Bu arastirmada çok sayida ülkeden çok sayida anne babaya çocuklarindan en çok görmek istedikleri özellikler sorulur.

Avrupa’daki aileler için en çok istenen üç özellik; özgüven sahibi olmak, sorumluluk duygusu tasimak ve kendi ayaklari üzerinde durabilmek olarak öne çikarken, Türkiye’de ilk üçe giren özellikler itaatkâr olmak, söz dinlemek ve ailesine bagli olmak olarak siralanmistir. Sanirim bu sonuç; Türkiye’de var olan birey toplum dengesinden, girisimcilik kültürüne; kesif ve icat gücünden, ekonomik yapiya kadar birçok olguyu ve sorunu okumamizi kolaylastiran bir sonuç…

Baska bir yazida bulusmak dilegiyle…







E-Posta Listesi

Günün SÖZÜ

 
Bilgi Yolu Eğitim Kültür ve Sosyal Araştırmalar Merkezi
© 2009-2024 - Tüm Hakları Saklıdır. Bilsam.Org | Sistem:UmutDenizi Web