BILSAM’in davetlisi olarak ilimize gelen TRT muhabiri Mehmet Akif Ersoy beyi dinledik. Misir, Suriye, yemen, Irak, Libya gibi bölgelerde görev üstlenmis, basariliyla çalismalarini yürütmüs bir muhabir. Anlattiklari önemliydi. Üzerinde kafa yorulmasi gereken bilgilerdi. Kimi sorulara, kendi yorumuyla verdigi cevaplar da dikkate deger yaklasimlar içeriyordu.

  Bölgede bir Sünni-Sii geriliminin nasil tirmandirildigini anlatirken, Irak’ta bazi meslektaslarinin kendisine aktardigi bilgileri salondakilerle paylasti. Mesela Ramadi’den Kerbela’ya akrabalarini ziyarete giden bir ailenin araci, ABD askerlerince “kontrol noktasinda” kesilir, araç durdurulur, içindekiler indirilir, araçta arama yapilir ve aile tekrar araca bindirilirken, nereye gidecegi, Sünni veya Sii, ne oldugu sorulur. Aile Sünni oldugunu söyler. ABD askerleri, belli bir hizla gitmesini, o hizin üstüne çikmasi halinde aracin Heronlarca bombalanacagi söylenir. Hesaplanan saatte Kerbala’ya girer araç ve ajanslara bir haber düser: “Kerbela’da bomba yüklü araçla intihar saldirisi yapildi, saldiriyi Sünni bir grubun üstlendigi bildirildi.” Araç aranirken, askerler araca bombayi yüklemis, zaman ayariyla ayarlamis, hiz hesabiyla aile yönlendirilmis ve araç Kerbela’ya girdiginde infilak etmistir. Ayni sey, Sii bir aileye de yapilarak, Sünni bölgede infilak ettirilmistir. Bu sekilde bir kaos olusturulmus ve daha sonra sii-süni gerilimi köklestirilmistir. Bu isin arkasinda hem ABD hem bazi bölge ülkeleri bulunmaktadir.

  Mesela ABD Libya’da kendi istedigi oyunu oynamak için, kendi elçisini öldürmüstür. Çatismalar sirasinda, orada bulunan Libyalilar, ABD asker ve elçisini kurtarmak için çalisirken, askerleri kurtarmis ancak, ABD elçisinin sigindigi özel siginagin kapisinin kilitlenip, anahtarinin götürüldügü görülmüs. Zirhli kapi kirilana kadar saatler geçmis. Bu arada siginagini küçücük penceresine tam isabet eden yangin çikartici roket sebebiyle siginaga bogucu duman nüfuz etmis ve içerdeki üç kisi, biri elçi, bogularak ölmüstür. Kalabalik kapi kirildiktan sonra, elçi ve öteki iki kisiyi hastaneye götürmek için canhiras ugrasirken, medya bu kareleri elçinin linç edildigi kareler olarak servis etmistir.

  Yine Libya’da uluslar arasi haber ajanslari, Kaddafi’nin uçaklari Trablus’u ve halki, kimi binalari bombaladigi duyururken, söz konusu bölgelerde bir tek uçagin uçmadigina sahit olunmustur. Medya üzerinden bir algi olusturularak, istenen hedefe ulasilmak istenmistir.

  Bu anlatilanlar, bir ülke için medya gücünün ne anlama geldigini iyi izah etmektedir. Medya gücünüz iyi degilse, dünyayi aleyhinize çevirebiliyorlar. Bu arada Türkiye aleyhine de, üstelik ülkenin öz medyasi gibi çikan kimi medya organlariyla birlikte bir aleyhte alginin olusturuldugu da açiktir. Bu arada son dönemde Türkiye’nin ISID’e silah yardimi yaptigina dair ortaya atilan söylenti ve haberlerin de böyle bir algiya matuf oldugunu belirtmek gerekir. Içte ve dista, ülke aleyhine ve bu arada hükümet aleyhine bir kampanyayi birlikte yürütenler böyle bir algiyi oturtmak istemektedir. Son Kobani olaylarindaki bazi sahneler, bu alginin nasil kullanildigina dair bir uygulama alani olmustur. Oysa Türkiye’nin ISID’e silah yardimi yapmasi vaki degildir ama bu algiyla ülke ve özellikle mevcut hükümet ve onun basindaki dönemin basbakani hakkinda bir algi gelistirilmek istenmistir.

  Ortada algi operasyonlari var. Bu oyuna dâhil olan yerli figüranlar ve dis senaristler birlikte çalismaktadir. Amaç bellidir. Türkiye’yi “oyun kurucu” pozisyona sokmamak, bunu engellemektir.

  Anlatilan ilginç rastlantilari, ileriki günlerde biraz daha netlestirerek, konusma firsatimiz olabilir. Zira günler geçtikçe oyun biraz daha netlesmektedir.