BILSAM Baskani Prof. Dr. Gezer, "Hem bir sivil toplum kurulusu öncülügünde düzenlenmesi hem de çok paydasli gerçeklestirilmesi yönüyle ilimizde bir ilk olan bu sempozyuma Malatya içinden ve disindan toplam 65 bilim insani katilmistir.

Sempozyumda yirmi farkli üniversiteden, YÖK'ten ve Milli Egitim Bakanliginin üst düzey yetkililerinden katilimcilar yer almistir. Üç ayri salonda es zamanli gerçeklestirilen ve toplam 15 oturumda 48 bildirinin sunuldugu sempozyumda ayrica 2 konferans ve 2 panel gerçeklestirilmistir.

Ilgi ve katilimin çok yogun oldugu, ülkemiz egitim camiasindan birçok seçkin konugun da katildigi sempozyumda sunulan bildiriler ile gerçeklestirilen panel ve konferanslarda ifade edilen görüsler özetlenerek asagiya alinmistir. Ayrica sunulan bildirilerin tam metni ile gerçeklestirilen panel ve konferanslarin çözümlerini içeren sempozyum kitabi önümüzdeki günlerde yayimlanacaktir" dedi.

Milli Egitim Müdürü Mehmet Bulut, "Bu çalisma ilimiz içinde çok önemli oldu. Çok sayida üniversite ve bakanligimizin ve YÖK'ün üst düzey temsilcilerini de katildigi bilimsel sempozyumda egitimin çesitli konulardaki sorunlari tartisildi" dedi.

Belediye Baskan Yardimcisi Ertan Mumcu, "Farkli bir birliktelikle ilimiz ve ülkemiz açisinda önemli sonuçlar veren bir sempozyum düzenlendi. Sosyal belediyeciligin en güzel örneklerinden birini BILSAM ile birlikte yaptik. Bu sempozyum bir ilk olmasi açisinda da önemliydi. Bu tür sempozyumlarin ilimizin tanitimina verdigi katkida göz ardi edilemez. bu tür ideal projeleri destekleyecegiz" dedi.
Bilgi Çaginda Egitim ve Malatya" sempozyumun sonuç bildirgesindeki "Genel tespitler" su sekilde aktarildi;

1.Son on yilda Yüksekögretim Kurulu ile Milli Egitim Bakanligi arasindaki koordinasyonsuzluk, milli egitimde istikrarli ve bütüncül bir politika gelistirmeyi engellemis ve yüz binlerce veli ve ögrencinin magduriyetine yol açmistir. Egitim sistemimizin bugünkü sorunu, yaptigini dogru sekilde yapamamak degil, dogru olani yapmamaktir. Bu yüzden bundan sonrasi için yapilmasi gereken, daha önce yapilanlari daha iyi nasil yapabilecegimizi düsünmek degil, ne yapilmasi gerektigine yeniden karar vermektir.

2.Egitim sistemimizdeki, çocuklari ve gençleri birbirine karsi yaristiran strese sokan ve tüm yaratici özelliklerini yitirmelerine yol açan mevcut sinav merkezli yaklasim hala devam etmektedir. Öyle ki, çocuklarin basarisi hangi kolej ya da fakülteye girdigiyle ölçülür hale gelmistir.

3.Egitim sisteminin sinav odakli bir yapida olmasi, egitimden beklenen amaçlarin elde edilememesine, egitime ayrilan kaynaklarin verimsiz kullanilmasina, ögrenciler ve ailelerinde mali, sosyal ve psikolojik sorunlarin ortaya çikmasina sebep olmaktadir.

4.Egitim sisteminin çok sayida sorununu çözmesi amaciyla uygulamaya konulan yeni ortaögretime geçis sistemi, kendisinden beklenen sonuçlari verememistir. Seviye Belirleme (SBS) sinavlarinin uygulanmaya baslamasi ile birlikte, ögrencilerin müfredatla ve okulla iliskileri nispeten iyilesmis ancak buna karsin sinav odakli yaklasim güç kazanmis ve erken yaslardan itibaren çocuklarin okul disi kaynaklara yönelimine yol açmistir.

5.Türkiye'de en büyük egitim kaybi ortaögretimden yüksek ögretime geçiste yasanmaktadir. Ilkögretimden mezun olanlardan ortaögretime geçiste sadece yüzde 8 örgün ögretim disinda kalirken bu oran yüksekögretime geçiste yüzde 78,3 olmaktadir. Egitim kademeleri içinde nicelik olarak en zayif halkalar okul öncesi ile yüksekögretimdir. Her iki kademede de Türkiye oldukça gerilerdedir.

6.Mesleki ve Teknik Egitim, Türkiye'de "problem alan"lardan biri olmaya devam etmektedir. Türk egitim sistemi bu açidan basarisizdir ve ara eleman meselesini hala çözememistir.

7.Popülist politikalar sonucu -sehirlesme egilimi ve hizi dikkate alinmadan 60'li ve 70'li yillarda plansiz, programsiz bir sekilde yapilan köy okullari bugün kapatilmak durumunda kalinmistir. Ülkedeki toplam okullarin yüzde 72'si köylerde bulunmakta buna karsilik ögrencilerin ise sadece yüzde 27'si köy okullarina devam etmektedir.Büyük maliyetlerle yapilan köy okullari kayip yatirimlar olarak ortaya çikmistir.
 

8.Türkiye'de yüksekögretim hariç resmi ya da özel tüm egitim kademelerinde 58.900 egitim mekaninda 16.100.000 ögrenci egitim görmekte ve bu kademelerde toplam 578.000 ögretmen görev almaktadir.

9.Türkiye'de halen 11.800 okulda ikili egitim yapilmaktadir ki, bu acilen çözülmesi gereken ciddi bir meseledir.

10.Ortaögretimde kargasa yasanmaktadir. Okul türleri hafizada kalamayacak sayilara ulasmistir. Türlerin isimleri de ayni kargasayi ve kavram karisikligini göstermektedir.

11.Yüksekögretime geçis sistemi ve yüksekögretimin kurumsal yapisi ciddi problemlerle karsi karsiyadir. Yüksekögretime giris sistemi ikinci enFormel bir egitim sistemi yaratmistir. Büyük kaynaklar, rolü ve fonksiyonu belirsiz bu enFormel sisteme kaymaktadir.

12.Rakamlara göre Türkiye'de son on yilda herhangi bir sekilde suçla yüzlesen çocuklarin sayisi iki kat artmistir. Zor yasam kosullari çocuklari suç çemberi içine çekmektedir. Suç isleme yasi hizla düsmektedir. Bunda televizyonlarda gösterilen mafya dizilerinin de önemli bir rol oynadigi sanilmaktadir.

13.2010 yilinda Türkiye Egitim Sistemi, birçok alanda anlamli düzeyde yetmezlik sorunuyla karsi karsiyadir. Bu anlamda mevcut paradigmalar bir çözüm sunamamaktadir. Türkiye'de nüfusun ortalama egitim süresi köylerde 4, sehirlerde 6 yil civarindadir.

14.TÜIK verilerine göre 15-24 yas arasi 12 milyon 400 bin gençten yüzde 30'u okula gidiyor, yüzde 30'u çalisiyor. Gençlerin yaklasik yüzde 40'lik bir kesimi, yani yaklasik 5 milyonu ise ne okula gidiyor ne de çalisiyor; yani raporun ifade ettigi sekliyle "atil" durumda. Son krizle bu rakamlar daha da kötülesmistir.
15.Bütün bunlar, insan kaynaklari sorununu da etkilemekte ve Türkiye insan yetistirme meselesini bir türlü çözememektedir."

Sonuç Bildirgesine Ulasmak Için Tiklayiniz