Bilsam Logo

Ana Sayfa » Almanya Türkiye Büyükelçiligi Yetkililerinden BILSAM’a ziyaret

Almanya Türkiye Büyükelçiligi Yetkililerinden BILSAM’a ziyaret | Bilgi Yolu Egitim Kültür ve Sosyal Arastirmalar Merkezi | Bilsam.Org
Almanya Türkiye Büyükelçiligi Insan Haklari, Hukuk Politikasi ve Kültürlerarasi Diyalog Bölümü Müstesari Tobias Krause ile Hukuk ve Konsolosluk Bölümünden Selda Ormanoglu BILSAM’i ziyaret ettiler.


Ziyarette BILSAM Yönetim Kurulu Baskani Prof. Dr. Ibrahim Gezer’in yani sira BILSAM Küresel Arastirmalar Merkezi (KAM) Genel Koordinatörü Doç. Dr. Mustafa Arslan, BILSAM Sanat Akademi Genel Koordinatörü Egitimci Metin Benli, BILSAM Yönetim Kurulunun bazi üyeleri ile BILSAM Akademi Ögrenci Toplulugundan bazi ögrenciler de hazir bulundular.

 

Karsilikli tanisma ve kurumlarin yaptiklari faaliyetler hakkinda karsilikli bilgilendirmelerden sonra özellikle insan haklari ve kültürlerarasi diyalog konusunda Türkiye özelinde yerel, ulusal ve küresel boyutlarda yasanan sorunlar tartisildi.

 

Müstesar Tobias Krause;

 

 Almanya Büyükelçiliginde Insan Haklari ve Kültürlerarasi diyalog konusunda çalisan biri olarak Türkiye’yi tanimaya çalisiyorum. Bu vesileyle de firsat buldugum her durumda sivil toplum kuruluslarini ziyaret ediyor ve onlarla tanismaya çalisiyorum. BILSAM’in da bölgenin önemli sivil toplum kuruluslarindan biri oldugunu ögrendik. Bu yüzden tanismak ve ilgili konulardaki düsüncelerinizi ögrenmek istedik. Tanismak, konusmak, tartismak önemlidir, zira farkli kültürler arasinda yasanan sorunlarin büyük çogunlugunun insanlarin birbirini yeterince tanimamasindan ve yanlis bilgilenmelerden kaynaklandigini düsünüyorum. Insan Haklari, özgürlük talepleri ve birlikte yasama konularinda saglikli bilgilenme ve egitim anahtar öneme sahiptir.  

 

Ibrahim Gezer ( BILSAM Yönetim Kurulu Baskani)

 

Anadolu tarih boyunca farliliklarin bulustugu ve sentezlendigi bir cografya olmustur. Onlarca din, dil, mezhep, etnisiteye yataklik etmistir. Islam Medeniyetinin ana üslerinden biri olmanin yani sira daha birçok dinin önemli mekânlarini barindirir. Medeniyet dedigimiz sey insanligin sahih ortak birikimidir. Bu birikime farkli din, dil, bölge ve dünya görüsünden insanlar katki yapmislardir. Dolayisiyla hepimizin, farkliliklari ortadan kaldirilmasi gereken seyler olarak görmek yerine bir zenginlik olarak görmemiz gerekir. Insanlar birbirinden farkli olduklari sürece birbirleri için faydali ve üretici olurlar. Birbirinin ayni olan insanlar birbirlerine bir sey katamazlar.

Tarih boyunca farkli dil, din ve etnisiteleri bir arada tutan ve bu farkliliklari iyi yönetebilen toplumlar daha çok ilerlemis ve medeniyete daha çok sey katmislardir. Son yillarda gerek Türkiye’de gerekse dünyada bu alanda önemli iyilesmeler saglanmasina ragmen hala bazi üzücü olaylar yasanmaktadir. Bütün bu sorunlar yine insanlarin ortak sorumlulugu ve duyarliligi ile asilacaktir. Benzer üzücü hadiselere dünyanin her yerinde rastlanabilmektedir. Türkiye son yillarda bu konularda oldukça önemli adimlar atmistir. Bu süreç bundan sonra da devam edecektir.

 

 

Mustafa Arslan (BILSAM KAM Genel Koordinatörü)

 

Günümüzde insanligin geldigi noktada farkli kültür ve inanca sahip insanlarin istedikleri gibi düsünme, inanma ve bunlari ifade etme haklarinin olduguna çokça vurgu yapilmakta ve bu konudaki görüsler hem kamuoyunda hem de sosyal bilimlerde eskisine oranla daha fazla öne çikmakta. Bu sevindirici bir gelisme. Özellikle Avrupa Birligi çerçevesinde çok kültürlülük ve tek monopol bir inanç ve kültür sisteminin imkansizligi ya da bunun bütün bir topluma dayatmanin yanlisligi konusunda sosyal bilimlerde de çalismalar yapiliyor. Toplumumuzda da bu konuda özellikle soguk savas dönemindeki kati ideolojik, monopolist tektipçi ve benmerkezci yaklasimlardan kurtularak daha özgürlükçü uzak hosgörü temelinde karsidakini anlama ve empati kurma temelli bir iliski ve iletisim yolunun seçmeye dönük örnekleri görmek bizi sevindiriyor.

Türkiye’de eski tek tipçi ve karsidakini anlamadan ötekilestiren bir anlayistan empati kurarak birbirini anlamaya dogru gidisi görüyorsunuz. Artik farkli görüs ve yaklasimlar rahatlikla tartisilabiliyor bu da toplumun ve ülkenin gelisimine katki sagliyor.  Süphesiz zaman zaman dar görüslü, karsidakini anlamayan ve ötekilestiren insanlarin yaklasim ve tutumlarina da sahit oluyorsunuz. Ancak bu baskici ve monopolist yaklasimlar, bence ülkemizdeki bu yeni tartisan ve her görüse hosgörü ile yaklasan ortaminda çok da etkili olamiyor ve ciliz bir görüs, tavir olarak kaliyor. Bu da her görüsün tartisildigi ve yer verildigi bir toplumun üstünlügü olarak ortaya çikiyor. Süphesiz bu tür arizi durumlar bütün toplumlar için geçerli olabiliyor. Örnegin bu gün Avrupa’daki çok kültürlülük ve hosgörülü anlayislar yaninda yabanci ve göçmenlere karsi irkçi saldirilar da oluyor ya da Islamafobia tarzi yaklasimlara da sahit oluyoruz. Yani bütün toplumlarda bu tür arizi sakat tutum ve tavra sahip çevreler de olabiliyor. Süphesiz bu kompleks bir varlik olan toplum içinde isteseniz de istemeseniz de olabiliyor. Ancak önemli olan toplumlarin özgürlükler ve hosgörü temelinde gelismesi ve kamuoyunda bu egilimin öne çikmasi.

Bu gün ülkemizde de bu pozitif gelisimin oldugunu görmekten ben memnunluk duyuyorum. Zaman zaman özgürlükler ve hosgörü ortamini baltalama girisimleri olsa da bunlarin ciliz, toplumu temsil etmeyen tepkiler oldugunu ve hasta bir zihniyetin ürünü oldugunu geldigimiz noktada da görebiliyoruz. Maalesef bu karsidakine hos görü ile yaklasmayan, kendini merkeze alip muhatabini ötekilestiren yaklasimin egitimli özellikle seküler egitim almis insanlarimiz arasinda n çikmasi da ilginç bir durum olarak karsimiza çikiyor. Bu zaman zaman kendisinden baska kimseyi “düsünen varlik” olarak görmeyen, sadece kendisini fikir gelistirecek seviyede gören evrenselci yaklasimlarda, kimi zaman da sadece kendisinin memleketi sevdigini ve ancak kendi düsüncesinin bu ülkeye faydali olacagini zanneden ilkel milliyetçi tutumlarda kendisini gösterebilmektedir. Bunun sebebinin, dünyada ve ülkemizde özellikle son on-yirmi yildir gelinen özgürlükçü, tartisan, her inanç ve görüsü dinleyen, anlamaya çalisan yaklasimdan haberdar olmamak oldugunu düsünüyorum. Bazi insanlar hala soguk savas dönemi (evrenselci ya da ulusalci olsun farketmez) kati felsefi yaklasimlarini sürdürme ve üretme ugrasinda. Halbuki bunun ne sosyolojik ne de psikolojik temelleri mevcut. Dolayisiyla bu soguk savas dönemlerinden kalma eskimis görüs ve düsünceler üzerine bir de siyaset üretmeye kalkinca bu “egitimli” insanlar çok zor durumlarla ve açmazlarla da karsi karsi gelebiliyorlar. Hâlbuki bu topraklar farkli inanç ve görüslere hosgörü temelinde yaklasmayi savlayan yaklasima hiç de yabanci degil. Anadolu insaninin tarihinde bu tür örnekler saymakla bitmez. Bu anlamda Yunus Emre, Haci Bektas-i Veli, Mevlana gibi sahsiyetlerin çaglarindan bu güne bakan insanlar oldugunu söylemek gerekir. Bu ve benzeri degerler dönemlerinde Mogol emperyalizmine karsi Anadolunun birligini nasil iman, hosgörü, birlik ve bütünlük temalari temelinde olusturmuslarsa bu gün de bu degerler yeni Türkiye’ye ufuk olacaktir diye düsünüyorum.  

 

Yelda Polat (BILSAM Ögretmenler PlatFormu Icra Kurulu Üyesi)

 

Türkiye’de insanlarin birçogu özgürlük talepleri konusunda maalesef çifte standard’a sahipler. Sanirim dünyanin baska yerlerinde de benzer durumlar vardir. Özgürlügü sadece kendileri için talep ediyorlar. Baskalarinin özgürlük taleplerine karsi ise kör ve sagir davranabiliyorlar. Oysa basit bir kural vardir: Kendin için istedigini baskasi için de isteyeceksin, istemedigini ise baskasi için de istemeyeceksin. Herkes bu yaklasimi esas alirsa sanirim sorunlari daha kolay çözebiliriz. 

 

Tuba Nur Dönmez (BILSAM Ögrenci Toplulugu Üyesi, Doktora Ögrencisi)

 

Din, mezhep ve ideolojiler arasinda farkliliklar olmasi dogaldir. Bu farkliliklar olmasa zaten ayri bir isimle adlandirilmalarina gerek kalmazdi. Dolayisiyla farkliliklar dogaldir ve olacaktir. Dogal olmayan sey bu farkliliklari bir ayrimcilik, kavga ve çatisma vesilesi yapmaktir. Oysa yapilmasi gereken sey herkesin kendi düsüncesinin güzelliklerini ve evrensel unsurlarini öne çikararak daha güzel, daha anlamli ve daha derinlikli bir dünyayi beraberce kurmaktir.  Dünyada yasayan insanlar olarak rüstümüzü ispat etmemiz buna baglidir.  

 

Zehra Öztürk (BILSAM Ögrenci Toplulugu Üyesi, Lisans Ögrencisi)

 

Ülkemizde ve dünyada insan haklari sorunlarinin daha az yasanmasi ve kültürlerarasi diyalogun gelismesinin yolunun ailelerin çocuklarini daha hosgörülü ve kendi olmalarina imkân taniyacak sekilde yetistirmelerinden geçtigini düsünüyorum. Birçok ögretmen ve anne baba kendilerinin kopyasi çocuklar yetistirmek egiliminde oluyorlar. Maalesef insanlarin büyük bir çogunlugu aileleri tarafindan kendileri için seçilmis bir din, mezhep ya da felsefi düsünceyi tasiyorlar. Bu yüzden Ispanya’nin %90’i Hiristiyan, Türkiye’nin %99’u ise Müslüman oluyor.  Yapilmasi gereken çocuklari ve gençleri daha küçük yaslarda Formatlamaktan vazgeçip onlarin özgüven ve irade sahibi, bagimsiz ve analitik düsünebilen, kendi kararlarini kendisi verebilen, kendi ayaklari üzerinde durabilen sekilde yetismelerini saglamaktir. 

Eklenme Tarihi : 19.02.2012





E-Posta Listesi

Günün SÖZÜ

 
Bilgi Yolu Eğitim Kültür ve Sosyal Araştırmalar Merkezi
© 2009-2024 - Tüm Hakları Saklıdır. Bilsam.Org | Sistem:UmutDenizi Web