Bilsam Logo

Ana Sayfa » " 21.Y.Y.?da Türkiye ve Demokrasi "

" 21.Y.Y.?da Türkiye ve Demokrasi " | Bilgi Yolu Egitim Kültür ve Sosyal Arastirmalar Merkezi | Bilsam.Org
BILSAM tarafindan düzenlenen ?Geleneksel Kültür Kusagi Konferanslar Dizisi? nin bu haftaki konugu ?21.Y.Y.?da Türkiye ve Demokrasi? konusuyla SDP Baskani Ayhan Ogan ve Gazeteci ? Yazar Ahmet Kekeç idi. Malatya Il Özel Idare Salonu?nda düzenlenen konferans yogun bir katilimla gerçeklesti.


 

 

 

 

 

 

      Oturum baskanligini MIAD Genel Sekreteri ve BILSAM Yüksek Istisare Kurulu üyesi olan Ahmet Turan Koçer’in yürüttügü konferans, Koçer’in BILSAM Kültür Kusagi Konferanslar Dizisi ve oturum hakkinda bilgi vermesi ve demokratiklesme tarihimizin siyasal sistemimizin halkla bulusmasinin masaya yatirilacagi bir konusma olacagini ifade etmesiyle basladi. Koçer, ilk sözü Ayhan Ogan’a verdi.

 

 

      Ayhan Ogan: Hazirunu selamlayan Ayhan Ogan sözlerine söyle devam etti; Demokratiklesme denilen süreç aslinda bir modernlesme projesidir. Türkiye’de demokratiklesme meselesini tartismaya kalktigimizda aslinda Türkiye’nin siyasi ve hukuki olarak modernlesme sürecini ele almamiz gerekmektedir. Modern süreç Avrupa tarafindan bir ortaçag, karanlik çag gibi anlatilsa da temellerini 17. Yy da atmaya basladigi, modernlesmeyi doguran nedenleri –siyasi, iktisadi, hukuki ve ideolojik olarak- ele aldigi kendi hikayesidir. 17.yy den itibaren Avrupa kendi hikâyesiyle tarihe damgasini vurmustur. Geçmisi iyi okuyarak gelecek iyi bir sekilde kurulabilir. Eger bugün önümüzdeki 100 yil için herhangi bir sey söylemek istiyorsak önce geçmiste biraktigimizi düsündügümüz bu 300 yili ele almamiz gerekmektedir. Bati’nin dedigi gibi Ortaçag karanlik bir dönem degildir 1000 yillik bir Islam Medeniyeti tarihi vardir. Sam iki milyon Kurtuba 400 bin insanin yasadigi medeniyet sehirleridir. Ortaçag Islam’in merkezde oldugu bir dönemdir.

 

 

      Cumhuriyet dönemiyle birlikte hafizamizi kaybettigimiz için bu döneme iliskin net bilgilerimiz yok, bu konular tekrardan yeni yeni konusulmaya baslandi. Modernlesmeyi doguran Bati’nin Aydinlanma dedigi dönem, deniz asiri ülkeler yaptigi seyahatler, dogu zenginliklerinin Bati’ya aktarilmasiyla olusan burjuva ve burjuvanin sermayesini koruyacak siyasal bir sistem arayisidir. Demokrasi bu siyasal sistem arayisinin bir sonucudur. Bizde modernlesme /demokratiklesme tarihi konusuldugunda Osmanli degisimleri de konusmak gerekir. Osmanlinin tercih ettigi yöntem dünyadaki degisimlere baraj koymak yerine bu degisiklikleri kendi yapisina uygun bir sekilde alma/sentezleme çabasidir. Cumhuriyet döneminde ise farkli bir çaba içerisine girdik. Cumhuriyeti kuran irade ilk yillardan itibaren Takrir-Sükun, Istiklal mahkemeleri ve tek parti dönemini yasatmasiyla tek bir din tek bir millet üzerine konumlanmistir. Osmanli tarihi daha uzun vadeli bir politikayla adeta bir çinar yetistirmeye çalisirken, cumhuriyet ise on yilda on bin akasya yetistirmeye çalisan, daha çok bir taklit çerçevesinde modernlesmeyi ele almistir.

 

 

      Günümüzde konustugumuz konular Cumhuriyet kurulurken de konusulmaktaydi. Cumhuriyet modernlesmesi/demokrasisi 1950’ye kadar muhalefete sadece siyasi alanda degil medyada da izin vermemistir. Olusturulmaya çalisilan tüm muhalif örgütlenmeler kapatilmis ya da kurulusu engellenmistir. Menderes dönemiyle birlikte demokratiklesme de yeni bir dönem baslamis ve devletin toplumla baristigi bir süreç yasanmistir. Sonrasinda gelen Özal Dönemiyle Türkiye Cumhuriyeti siyasi ve iktisadi olarak uluslar arasi arenaya çikmistir. Bu dönemde hem siyasi hem de ekonomik olarak küresel sisteme eklemlenmistir. 2000’li yillara kadar gelen bu süreçte toplam 198 tane demokratiklesme paketi açiklanmistir. AKP dönemiyle teni bir demoktratiklesme sürecine girilmis ve 199. Paket açiklanmistir. Bu paketlerin hiçbiri Türkiye’deki sistemi kökten degistirecek nitelikte degildir. Sadece Türkiye’nin yeni bir siyasi yapilanmayi ortaya koyabilmesine zemin hazirlamis, bu anlamda restorasyon ve revizyon çalismalari yapmistir. Buna ragmen Türkiye hala demokratiklesme sürecinde bir reForma imza atamamistir. ReFormun olabilmesi için yeni bir anayasanin yapilmasi gerekmektedir.

 

      Kanun-i esasi den itibaren tüm anayasalarimiz devlet merkezli bir yenilenme çabasidir. Sivil degildir. Özne devlettir. Bugün ilk defa sivil bir anayasa yapabilme sansini elde etmis bulunuyoruz. Bu firsat toplumsal iradeyle, siyasal rejimle ortaya çikartilip reFormun baslamasi saglanmalidir. Türkiye’deki tüm siyasi modernlesme hareketleri dis etkilerden (uluslar arasi müdahalelerden)bagimsiz degildir. Kuracagimiz siyasi yapinin mesruiyeti nedir? Hangi temelde (din/irk/ideoloji/vatandaslik) olusacaktir? Yargiyi nasil yapilandirmaliyiz ki yargi herkesin yargisi olsun kimse ele geçirilemesin? Kendi kararlarimizi kendi seçtigimiz temsilcilerle yapacaksak uluslar arasi sistemle iliskilerimiz nasil olacak? Yüzyil önce bu cografyada bati önderliginde kurulan sistem adalet, esitlik, özgürlük temelinde degil, Batinin/egemen güçlerin çikarlarina hizmet eden ve onlarin sistemini yürüten bir yapidadir. Fakat bugün 21.yy’da hesaba katilmayan, bu yüzyilin getirdigi küresellesme gibi farkli bakis açilari var. Soguk savasin bitmesi küresel iktisattaki degisiklikleri farkli tercihlere yöneltiyor. Baska bir iktisadi siyasi güç ortaya çikti.

 

 

      Yüzyil önceki egemen irade çatismadan beslenen, bir çatisma bir kaos sermayesiydi. Son otuz yilda yeni bir güç olustu. Küresellesmeden, hizmet, turizm ve bilisim sektöründen vb. 21. Yy’in getirdigi yeni sartlardan beslenen bir güç. Bu gün baris sermayesi ile baris sermayesinin çatismasi yasanmaktadir. Önemli olan bizim bugün hangisini ele alacagimizdir. Bir taraf statükonun devam etmesi gerektigini söylerken bir taraf da bu yapinin ortadan kaldirilmasi gerektigini savunuyor. Savas sermayesi statükonun devamindan yanadir. Önemli degisimler savas sermayesinin vesayetten yana olmasindan dolayi tarihimizde gerçeklestirilemedi. Tarihimizde sivil iradeye sadece yol yapmak su getirmek gibi bayindirlik isler verildi. Siyasi sisteme müdahale edilmesine izin verilmedi. Bugün Avrupa’da yasanan sorunlarin temelinde de bu vardir. Obama baris sermayesinin ürettigi bir aktördür ve yeni bir bakis açisi getirmeye çalistigi için düsürülmeye çalisilmistir. Ayni sekilde Erdogan’da sadece Türkiye Cumhuriyetini degil bölgeyi degistirme potansiyeline sahip oldugu için tasfiye edilmek istenmektedir. Kisaca Türkiye de demokratiklesme denen süreç budur, diyerek sözlerine son verdi.

 

 

      Ahmet Turan Koçer: Aslinda anlamsal dünyada demokrasi deyince modernlesme, burjavizm, sekülerizm, jakobenlik, egemenlik, ulus devlet, restorasyon, reForm, adalet, kaos, istikrar, dönüsüm, tasfiye vb. gibi kavramlar üzerinden yola çikip öyle demokrasiyi konusuyoruz. Esasen bu degisim içinde ne oldugunu nerden gelip nereye gittigimizi anlamaya çalismak gerekmektedir. Demokrasi bizim siyasal sisteme katilisimizin yegâne yolu olarak görülmektedir. Peki, ama demokrasi bizim tartismasiz aldigimiz bir kavram mi? Halkin tam olarak ne oldugunu ve ondan ne bekledigini bildigi bir kavram mi yoksa bir devlet restorasyonu mu? Vb. gibi sorularin cevabini bulmaya çalismak bu çerçevede daha iyi olacaktir, diyerek sözü Ahmet Kekeç’e birakti.

 

 

      Ahmet Kekeç: Memleketinde olmaktan ve tanidik simalari görmekten dolayi mutlu oldugunu ifade eden Kekeç, konusmasina söyle devam etti; "Demokrasi bizim yönetime katilmamizin enstrümanlarindan biridir. Konuya isimizi kolaylastiracak sekilde nasil bakmaliyiz sorusunu cevaplandiracak sekilde yaklasmaliyiz. Seksen öncesi demokrasinin küfür olduguna dair bir kabul vardi. Bati artik söyle bir kabulle hareket etmemizi istiyor: çagdas uygar ve demokratik bir dünya; gerici yobaz bir dünya. Bugün demokrasiden dogu toplumlarinin çok da anlamadigi söylenerek bir üstünlük kurma çabasi içindedirler. Oysa demokrasi düsüncesi bize yabanci degildir. Sura – mesveret ve kurultay gelenegimiz var. Bati demokrasisi 1215 Magna Charta’ya baglanir ama Islam dünyasi bu tarihten çok önce halifelerinin zaten seçmekteydi. Yunan demokrasisi defakto bir temsildir.bizde temsili demokrasi vardir. Batida ise bu mezhep savaslarindan sonra yerlesmistir. Seksenlerde demokrasiye olan elestiriler aslinda daha çok modernlesmeye ve onunla gelen yoz kültüre karsidir.

 

 

      Demokrasi çalismalariyla 1876’dan sonra daha çok hasir nesir olduk ve cumhuriyetin kurtulusunda ilk mecliste çogulcu bir yapi elde ettik.   Kisacasi kavram olarak demokrasi bizden uzak degil fakat biz demokrasiyi kurumsallastiramadik. Tarihimizde ittihat ve terakki ile hürriyet ve ihtilf firkasinin temelinde oldugu iki siyasi çizgi vardi biz bu iki çizgiyi bir türlü oturtamadik. Ittihat ve terakki chpye dönüstü ve günümüzde de varligini sürdürmektedir. Fakat hürriyet ve itilaf firkasi, SCP, DP, AP, ANAP Ve AKP’ ye dönüstü bu dönüsüm de sürekli müdahle ile karsilastiklari için sag siyasi çizgisinin kendini kurumsallastiramadigini göstermektedir. 1876’da baslayan anayasa olusturma çabalarimiz 2013’e gelinmesine ragmen pek bir gelisme gösterememistir. Hala hali hazirda sivil bir anayasaya sahip degiliz. Tarihimizdeki bütün anayasalari asker ve bürokrasi yapmistir. Bugün yeni bir anayasanin yapilabilmesi kurucu meclisin olusturulmasina baglanmaktadir. Kurucu meclis istikrarli siyasal düzenin sona ermesiyle olusturulan bir yapidir. Dolayisiyla anayasayi darbe sartina ya da olaganüstü durumlarin mevcudiyetine baglayan bir kafa yapisiyla karsi karsiyayiz. Bu kafa yapisi anayasayi meclis yapamaz darbe yapar görüsündedir. Meclise – halk iradesine ergen muamelesi yapilmaktadir. Türkiye’deki demokratiklesme sürecinde üç ana dönemden bahsedilir. Bu üç dönem sag siyasi çizgisinin egemen oldugu dönemlerdir.

 

 

      1. Menderes dönemi: müthis bir kalkinma yasandi sol siyaset çizgisi kültüre kalkinmayi önceledi. Sag siyasi çizgi ise, sinaî kalkinmayi önceledi kültürel kalkinmanin sinai kalkinma olacaginin görüsündeydi.

 

      2. Özal dönemi: halk fiilen siyasete katildi çevre merkeze tasindi tarihsel imtiyazi oldugunu düsünenler için çevrenin merkeze tasinmasi büyük bir sorundu. Son günlerdeki tartismalarin temeli de bu sorundan kaynaklanmaktadir, diyerek sözlerine son verdi.

 

      Soru cevap kisminda Ayhan Ogan, demokrasinin belli bir taniminin olmadigini, bir düsünürün onu “gelmekte olan demokrasi” diye tanimladigini söyledi. Bir seçimin demokratik olmasinin sartinin seçimle gelinip seçimle gidilmesidir. Her anayasinin içeriginde devletin tanimi olmalidir, aksi takdirde o anayasa olmaz. Stklar devletten özerk ve gönüllülük esasina dayali olarak kurulmalidir. Devlet bünyesinde olanlar bir STK degil, zorunlulugun sonucudur ve bagimsiz politika yürütemezler dedi.

     

      Ahmet Kekeç ise, demokrasinin kavramsal tartismalarinin daha çok akademik bir ortamda yapilmasi gerektigini vurgularken demokrasinin asla vazgeçilmez olmadigini, bir yerde devlet varsa ondan beklenenin vatandasin hayatini kolaylastirmak oldugunu ve demokrasinin vatandasi yönetime katmakta sadece bir yol oldugunu söyledi. Ayrica bugün bizim için acil olanin demokrasinin Türkiye de kurumsallastirilmasi oldugunu dile getirdi.

 

      Programin sonunda konuklara plaket ve kayisi takdim edilirken, gelecek hafta ki konugun “ Büyük Barisa Dogru” konusuyla Gazeteci – Yazar Markar Esayan konuk olacagi katilimcilara bildirildi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Eklenme Tarihi : 24.12.2013





E-Posta Listesi

Günün SÖZÜ

 
Bilgi Yolu Eğitim Kültür ve Sosyal Araştırmalar Merkezi
© 2009-2024 - Tüm Hakları Saklıdır. Bilsam.Org | Sistem:UmutDenizi Web