Bilsam Logo

Ana Sayfa » BILSAM Üye ve Aileleri Piknikte Bulustu

BILSAM Üye ve Aileleri Piknikte Bulustu | Bilgi Yolu Egitim Kültür ve Sosyal Arastirmalar Merkezi | Bilsam.Org
Programin açilis konusmasini yapan BILSAM Yönetim Kurulu Baskani Prof. Dr. Ibrahim GEZER asagidaki tespitlerde bulundu.


BILSAM (Bilgi Yolu Egitim, Kültür ve Sosyal Arastirmalar Merkezi) 2005 yilinda kuruldu. 200’ün üzerinde üyesi olan ve 2010 yili basi itibariyle merkezini ilimizin önemli kültür varliklarindan biri olan Istanbulluoglu Konagina tasiyan BILSAM, hala ayni merkezde faaliyetlerini sürdürmektedir. 

            BILSAM’in temel amaci; bilgi çaginda, bilgiden hareketle Anadolu kültürünün yerel degerlerini, Islam kültürünün manevi degerlerini ve insanlik kültürünün evrensel degerlerini beraberce önemseyen bir yaklasimla, egitim, kültür ve sosyal alanlarda etkinlikler düzenlemek, projeler gerçeklestirmek ve bu yolla basta ilimiz olmak üzere ülkemizin entelektüel, sosyal ve kültürel açidan gelisimine katki saglamaktir. Kisaca ifade etmek gerekirse amacimiz “yolda olma” iradesini sürdürmek ve “gök kubbede hos bir seda birakma” çabasi içinde olmaktir.

          Degerli Dostlar, Saygideger Hanimefendi ve Beyefendiler, Sevgili gençler ve çocuklar

          BILSAM üyelerini bir araya getiren sey? Ne ayni cografyada yasiyor olmak, ne ayni havayi solumak, ne ayni sehrin caddelerini, sokaklarini arsinliyor olmak ne de sadece ayni düsünceleri paylasiyor olmaktir. Hayir, bunlarin hiçbiri degildir.  

          BILSAM üyesi olmak ya da bu ocaga mensup olmak, ortak bir misyonu paylasmak, ortak bir vizyona sahip olmak, ortak bir medeniyet ülküsünü tasimaktir.

          BILSAM üyesi olmak, ayni mektepte yetismek, ayni ocakta pismek, ayni tefekkür dünyasinda olgunlasmaktir. Ve dost olmaktir ülkesine, insanina, degerlerine, inançlarina, tarihine, cografyasina tasina topragina…

          Bu ocaga mensup olmak, fikir ile aksiyonu, söz ile eylemi, teori ile pratigi, iman ile ameli bir bünyede birlestirebilmek, hiçbir zaman fildisi kulelere ya da sirça kösklere çekilmeden sürekli halkin arasinda olabilmektir.

          Bu ocaga mensup olmak; daha iyi bir insan, daha erdemli bir toplum, daha özgür bir ülke ve daha anlamli bir dünya için yola çikmak ve her dem ve her sartta yolda olma iradesini sürdürebilmektir.  Bu ocaga mensup olmak; bir sivil direnis, bir erdemli durus, bir tavir alis, bir ahlaki isyandir…

          Bu ocaga mensup olmak, komsusu açken tok yatmamaktir. Yetimin basini oksamak, yoksulu doyurmak, miskini giydirmektir. Devletin isini yaparken devletin mumunu, kendi isini yaparken ise kendi mumunu yakmaktir. Sahip olmak ile olmak arasindaki farki, fark edebilmektir. Kendisi için istedigini baskasi için de istemek, kendisine yapilmasini istemedigi bir seyi baskasina da yapmamaktir.

          Bu mektepte yetismis olmak; karanlik güçlerle isbirligi yapmamak, ser güçlerin taseronu olmamak, ifrata ve tefrite savrulmamaktir. Kim olursa olsun mazlumun yaninda, kimden gelirse gelsin zulmün karsisinda olmaktir.

          Bu mektepte yetismis olmak; bir üstadin ifadesiyle Konfiçyus ile Buda’nin, Zerdüst ile Sokratin, Ibrahim ile Musa’nin, Isa ile Muhammed’in, Mevlana ile Dante’nin, Gazali ile Hume’un ortak vicdanini yakalayabilmektir.

          Bu ocaga mensup olmak; Ikbal’in deyisiyle, doguda kâinatin sirri olan askin diliyle, batida hayatin mahareti olan aklin dilini bulusturabilmektir. Dogudan yükselen ask, adalet, iman ve merhametin sesiyle, batidan yükselen akil, özgürlük ve demokrasi seslerini ayni kulakla duyabilmektir.

          Bu mektepte yetismis olmak; her sarta var kalmaya devam etmektir. En olumsuz sartlarda bile yeni birliktelikler olusturmak, yeni varolus sekilleri bulmak, yeni mektepler açmak, yeni sehirler kurmak ve yeni mesaleler yakmaktir mesela…

          Bu ülküye sahip olmak; her sartta bagimsiz olmayi basarabilmek, iradesini baskalarinin cebine koymamaktir. Kisacasi birey olarak “Bir agaç gibi tek ve hür”, toplum olarak ise “Bir orman gibi kardesçe” olmayi basarabilmektir.

          Bu tefekkür dünyasina sahip olmak; farkliliklara ve farkli düsüncelere karsi saygili ve hosgörülü olmaktir. Insana insan olarak bakmak ve sirf insan oldugu için deger verebilmektir. Mevlana gibi “Ne olursan ol yine de gel”, Yunus Emre gibi “Yaratilani severiz yaratandan ötürü” ve Haci Bektasi Veli gibi “Dini, dili, irki ne olursa olsun, iyiler iyidir” diyebilmektir mesela…

          Bu ocaga mensup olmak; birey, grup ve toplumsal haklara bakista özgürlükçü bir yaklasimi esas almaktir. Dahasi, halk içi çeliskilerde taraf olmamak ve toplumu bir bütün olarak sahiplenmektir.

          Bu ocaga mensup olmak, yasanabilir bir çevre olusturmak, dünyayi imar etmek, iyilik,  güzellik ve hayrin yayilmasi için çaba sarf etmektir. Dahasi bu ülküyü dava edinmektir. Hatta daha iyi bir dünya için çalismayan insani, insan; bir davasi olmayan adami adam kabul etmemektir. Ve bu davanin, özünde Ilayi Kelimetullah için Nizam-i Alem davasiyla ayni dava oldugunu bilmektir.  

          Degerli Dostlar…

          Gerek ülkemiz gerekse dünya açisindan yeni kirilmalarin yasandigi bir dönemden geçiyoruz. Türkiye açisindan özellikle orta dogu olmak üzere dis dünyada yeni insiyatif alanlarinin olustugu, yeni sorumluluklarin ortaya çiktigi, buna karsin içeride birçok can alici sorunun yasandigi bir süreçle karsi karsiyayiz.    

          Son yillarda yasadigimiz sorunlarin çözümü konusunda önemli mesafeler alinmis olmasina ragmen, hala ülkemiz her geçen gün agirligini ve etkisini daha çok hissettiren bir issizlik sorunu, her gün bir baska ananin yüregine kor düsmesine yol açan Kürt Sorunu; yüzlerce yildir kardesçe bir arada yasayan insanlarin birbirlerine kuskuyla bakmalarina yol açan Alevilik Sorunu; yol açtigi tartismalarla 100 yildir ülkenin entelektüel enerjisinin neredeyse tamaminin bosa harcanmasina ve özellikle kizlarimiz ve kadinlarimizin magdur edilmesine yol açan cami-kisla gerilimi gibi birçok sorunla karsi karsiyadir.

          Dahasi ülkemizdeki oligarsi - millet çeliskisi ve Fransa-Suriye kirmasi bir cumhuriyet olusturma çabalari da derinden derine devam etmektedir. Bu ülke artik her gün yeni bir darbe planiyla uyanma utancindan kurtarilmali ve buna sebep olanlar gerekli karsiligi görmelidir.    

          Bütün iyi niyetli çabalara ragmen ülkemizde hala Kürt-Türk ve Alevi-Sünni kardesligi için saglikli ve kalici bir temel olusturulamamistir. Oysa Anadolu insani bu sorunlarin altindan kalkabilecek potansiyele ve tecrübî birikime sahiptir. Ancak bu potansiyel bir türlü harekete geçirilememektedir.

          Türkiye’de iktidar erkini elinde tutanlar tüm bu meselelerde adaletli yaklasimin ne oldugunu ortaya koymali, çözüm sürecinde kararli olmali, Kürt, alevi ve dindar insanlarimizin sorunlarina bir an önce adil ve kalici çözümler üretilmelidir. 

          Öncelikle yapilmasi gereken;  bütün insanlarimizin temel hak ve hürriyetlerini garanti altina alan, özgürlükçü ve insan odakli bir yaklasimdan beslenen bir anayasa yapmak; demokratik katilim süreçlerini iyilestirmek; bu ülkede darbe tartismalarina son vermek için politik ve bürokratik alana karsi sivil alani güçlendirmektir. 

         Bu sürecin nihai hedefi; Türkiye cografyasini, Anadolu’dan bütün dünyaya uzanan kültürel, ekonomik ve siyasi alisverise açik bir adalet ve özgürlükler cografyasi haline dönüstürmek olmalidir.

         Anadolu topraklari;  geçmisinde oldugu gibi, bugün de; bütün dünyadan insanlarin gelip gidebildigi; kültürel ve ekonomik faaliyetler yürütebildigi; egitim alabildigi, zalim yönetimlerden kaçanlarin Avrupa’ya gitmek yerine tarihte oldugu gibi Anadolu’ya gelip siginabildigi; din, millet, cumhuriyet ve tarih düsmanligi yapmadigi sürece her kisi ve kesimin farkliliklarini serbestçe yasayabildigi; hiç kimsenin Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya kalkmadigi, salyangoz yemek isteyene ise hiç kimsenin müdahale etmedigi;  

       Tüm bu süreç ve uygulamalarin anayasal güvenceye alindigi ve milletimizin engin sagduyusuna havale edildigi büyük bir baris adasina dönüstürülmelidir.

       Sadece Türkiye’nin degil, basta Islam dünyasi olmak üzere bütün insanligin böyle bir çikisa ihtiyaci olduguna inaniyoruz. Türkiye bunu basarmalidir. Bunun basarilmasi için basta bu alani dolduran üye ve dostlarimiz olmak üzere herkesin elinden geleni yapmasi gerektigine inaniyoruz.  

        Degerli Dostlar

         “Insan, bilgi, farkindalik…” sloganiyla yola çikan BILSAM’in temel amaci; 200’den fazla üyesinden aldigi güç ve gerçeklestirdigi projelerle uzun vadede geliserek bir okula, bir ekole, bir mektebe dönüsmek ve ürettigi deger ve sagladigi toplumsal katkiyla, daha anlamli bir dünya kurulmasi, iyilik, güzellik ve hayrin yayilmasi konularinda misyon üstlenen bir sivil toplum kurulusu olmaktir.

          Insanoglunun kadim adalet, özgürlük, esitlik, ahlak ve onur arayisina mütevazi bir katki yapabilir ve gök kubbede hos bir sada birakabilirsek ne mutlu bize…

          Bu duygu ve düsüncelerle burada ortaya çikan dostluk tablosunun bundan sonra da devam etmesi dilegiyle tekrar hos geldiniz der saygilar sunarim.


 

Eklenme Tarihi : 12.09.2011





E-Posta Listesi

Günün SÖZÜ

 
Bilgi Yolu Eğitim Kültür ve Sosyal Araştırmalar Merkezi
© 2009-2024 - Tüm Hakları Saklıdır. Bilsam.Org | Sistem:UmutDenizi Web